Zamanın mutluluk üzerinde tuhaf bir etkisi var. İnsan, yaşamının bazı anlarında ne denli mutlu olduğunu, o anın içinde mutlulukla sarılmışken değil de, ancak üzerinden uzunca bir zaman geçtikten sonra geriye dönüp bakınca algılayabiliyor. Acı böyle değil oysa, o ‘an’da bütün yoğunluğuyla yaşanıyor ve zaman, üzerinden geçip giderken acıyı da seyreltiyor.
FULYA çiçeğinin hikayesi
Bir varmış bir yokmuş ,uzak ülkelerin birinde, dağların doruklarında güzeller güzeli Dağ Fulyası yaşarmış.Baharın ilk belirtileriyle uzun kar uykusundan uyanır, güneş sıcaklığını iyice hissettirmeye başladığı günlerde tomurcuklanır, yaz boyunca da çiçekleriyle çevresine binbir renkler saçar, kokusu ile, güzelliği ile, güzelliğinden çok o mahçup saf duruşu ile herkesi kendine hayran bırakırmış. Doğa ananın da en sevgili yavrusu, herşeylerden sakınıp gözettiği en nadide çiçeği imiş bu Dağ Fulyası. En yakın arkadaşı Nergis 'le sıcak yaz günleri boyunca gülüşürler, oynaşırlar, bütün doğayı neşeyle donatırlarmış. Fulyacık Nergis'ini çok sever bir dediğini iki etmezmiş. Elinden gelse tüm dünyasını Nergis'le paylaşmak istermiş. Nergis de çok güzelmiş ama Fulya'nın saflığına karşı son derece kurnaz, işveli, cilveli, bir kızmış. Fulya'yı çok sever, onunla arkadaşlığını sürdürmek için kendini ona benzetmeye çalışır, ama içten içe de Fulya'nın herkes tarafından
Yorumlar
Yorum Gönder