Korkma, korkma dediğime de bakma, ki artık yaşantıma ait herhangi bir şeyin seni korkuttuğunu sanmıyorum, bilmeyeceğini bilerek ve bunu önemsemeyerek söylüyorum, uyandım yine. Perdelerim kapalı, odada olması veya olmaması gereksiz/gerekli bir sürü nesne var. Az sonra kalkacağım saatlerdir üzerinde durduğum yataktan, küllüğü boşaltacağım, banyoya gidip aynaya bakmadan yıkayacağım yüzümü ve bir sigara yakacağım sonra. Bunları yaparken aklımda olacaksın. Aynı anda aynı şeyleri yapıyor olabilmeme ihtimalimizi düşüneceğim. Düşünmek iyi bir şeydir derlerdi, kendimi bildim bileli bunu söyleyen insanlar tanıdım. Düşünmek, varlığını kanıtlayana kadar o bilginin içine düşmek, düşerken de düştüğünü anlamaya çalışmak, nedenini öğrenmeyi istemek. Kara bir delikten farksız bu! Oysa benim seni düşünürken hissettiğim şey tam anlamıyla hissizlik, acı ya da mutluluk veren bir şey değil bu, felç olmuş bir bedenin dokunulmazlığı gibi. Dokunmuyorsun artık bana, dokunsan dokunduğunu anlayacağımı sanmıyorum. Anlamadan, anlamaya çalışmadan varım bugün. Düşünmeyi bırakmak istiyorum. Çocukken öğretilen ne varsa hepsinin birer yalan olduğunu anladım. Kendini yok etmeye hazırlamanın yolu bilimsel değil! Felsefesi yok bunun! Lisanı yok! Anlamsızlığın içinde anlama gayreti göstermenin saçmalık olduğunu düşünüyorum. Söylediklerim birer düşünceyse eğer, bunlar seninle benim aramda bir köprü oluşturmayacak, biz bir köprünün iki farklı tarafı olabiliriz ancak. Bir insanı sevmekle başlamıyor her şey, en büyük yalan da bu! Ve ölümü planlanmış bir bedenin düşünmesi veya düşünmemesi mânâsız!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

FULYA çiçeğinin hikayesi

biri bana bunların sahte olduguna inandırsın