Kayıtlar

Kasım, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
Bir ıslık çal Koşar gelirim. Bir ıslık çal Köpek gibi gelirim. İnceldi vücudum Zayıflamak deniliyor buna. Çocukluğumdan beridir, üç öğün yemek yeme kuralını anlayamadım. Ki uygulayamadım da. Hiç üç öğün yemek yemedim. Senden sonrası var bir de; “Canı cehenneme” dedim her şeyin. Bir süre; Yiyemedim Gidemedim Uyuyamadım... Şimdilerde iş gibi yemek yemek... Şimdilerde iş gibi işe gitmek Şimdilerde iş gibi uyumaya çalışmak Yoksun diye mi oluyor bunlar. Ondan mı şeytanlar dolanıyor sokakta. Ayıp olmuyor mu? Bu halde olmam, ayıp değil mi? Peki ya günah O da mı değil? Öyleyse Ben özledim seni. Öyleyse, Bir ıslık çal koşar gelirim. Bir ıslık çal, köpek gibi gelirim.
Adımlar atıldı, nefes almak zorunluluğundan dolayı nefes alındı. Hiçbir yere sığmayacak kadar dolmuş olan beden, öylesine bakındı etrafına. İnsanlar geçti, şarkılar söylendi, palavralara gülündü. Kısık seste yalanlar fısıldandı kulaktan kul ağa. Şehvetli öpücükler konduruldu yanaklara, ıslak dudaklar kurudu. Cevapları belli, yine de sorulması gerektiğinden sorulan sorular soruldu, tanışmak için türlü bahaneler üretildi.. Kimileri sadece yanından geçilenler olarak kabul edildi. Kin beslendi içte, küfürler türetildi. Yalnızlık kabul görmedi, uyduruk arkadaşlar, dostlar hep oldu. Her gün bir ruh öldü, katilsiz cinayetler olarak kaldı suçlar, faili bilinmedi. Her şey başladığı gibi, anlamsız halde sürdü gitti.. Işık söndü ve ne kalmalıysa geride, sadece o kaldı; Hiç...
‎"'Aşık', 'seven' kişi değildir; aslında o, sevdiği kişinin mutlak sahibi olmayı amaçlar. Bütün isteği, tüm dünyayı o değerli malından soyutlamaktır. Altınları başında nöbet tutan ejderha kadar alçak ruhludur. Dünyayı falan sevmez, tersine tüm diğer canlılara karşı bir umursamazlık içindedir." (Nietzsche)
Ayıplarımı temizleyen suyum, ayıbım değil miydin Sen? Bir yaramaz çocuk gibi yanlışlar yapıp, tekrar tekrar Sana koşan, koynunda ağlayan Sevgili değil miydim Ben? Kantarların noksan tarttığını bilen, bu yüzden sevgimi hiçbir kiloya, hiçbir tona katmayan, Beni gerçekten bilen değil miydin Sen? Cümlelerinle doğan, cümlelerinde ölen, sağanağından korkmayan, her fırtınaya hazır Sevgili değil miydim Ben? Kim sorular soruyor şimdi Sana, kim bakıyor da yüzüne Sana gülümsüyor ve kim koynunda ağlayan Sevgili oluyor.. Her defasında kan gibi koyu, gece gibi siyah düşlerden kalkan, sigarayı arttırdıkça arttıran, soğukta üşümeyen bir Ben kaldım bıraktığın yerde... Cümlelerim gelecek zamana çekimlenmiyor Sevgili.. Bu günü de öldürüyorum yokluğunda, Diyemiyorum Seni özlediğimi, diyemiyorum merak içinde geberdiğimi. Hayrından ve şerrinden çıkamayan bir saçma adam oldum, Ve Ben yalanın nasıl söylendiğini halâ bilmiyorum..
Resim
Üstüme alınsam şimdi.. Bir delinin günlüğü gibi mi olur yazdıklarım. Yoksa gerçekte deli günlüğünü tutan ben miyim.. Bilmem. Bu dağ nereye dik uzanıyor. Denize mi, karaya mı? Bence Ege tarafı burası.. EE ne demek ki bu. Boşver. Neyi. Boşver dedim ya, sorup durma. Anladım. Yalancı. Anlamadım. Bana ne. Huysuz keçi. Öyleyim, istersen git. Ben gidersen gelirim seni çağırmaya. Islık çalarım kapınızın önünde. Çıkmazsan bağırırım. Zilinize basar kaçarım. Deli olursun sonra. Ne yapmak istiyorsun. Hasta mısın sen.. Evet de, sen doktor musun? Hayır. Niye soruyorsun o halde.. Ben giderim, gelirim. Karışamaz kimse bana. Karışırsa dibe çöker boğulur. Sen şimdi ne yap biliyor musun. Terliklerini giy, televizyonun başına geç. Güzel güzel otur. Sıcaktır evin. Yazılar falan yaz. Öyle yaşamadığın soğukları da anlatma. Benim soğuklarım üşütmez, dondurur. Arkadaşına söyle O da hikâyeler yazsın. Ben gelir okurum arada.. Kamuraksızlara geri dönüyorum şimdi. Hoşçakal de sen.. Ben de güle güle diyeyim peş