"Elinin körü" diyerek başlamak istemediğin halde, "elinin körü" kelimelerini katmak zorunda bırakıldığın bir cümlenin karşısına geçip ona hissiz halde baktığını fark ettiğinde, etrafında kimsenin kalmadığını anlamak çok zamanını almıyor. Hem bugüne kadar ne anladın ki? Hatta şuan bildiğin en gerçek şey anladıklarının herhangi bir mânâsının olmadığı değil mi? Öyle anlar ki bunlar, anlattıklarını anlamaya çalıştığını anlarken anlattığını, karşındakinin ne düşündüğünü boş veriyorsun. Bazen bir kelimeyle siktir olup gidiyor insanlar hayatından. Kimine göre çok önemli, kimine göre hiç bir nedenden! Bunu bile önemsemediğini hissettiğinde, hislerinin tamamen ortadan kaybolduğu fikriyle aranda ölümüne bir kavga başlıyor! Yalnızlığını kabul ediyorsun. Birileri seni alıp bir biblo gibi bıraksalar odanın herhangi bir köşesine umrunda olmayacak halde bir kabullenme bu! Nefes alıp verdiğini bilmek yeterli mi? Sadece nefes al, nefes ver, bu kadar mı? Kocaman bir boşluk, içine bir tek senin sığabileceğin kadar büyük! Sen büyüksün, kendi altında ezilip, buna can yanması demeyecek kadar da güçlü! Dev! Evet kocaman bir devsin. Bütün dostlarını, aileni, kısacası muhatap olduğun tüm insanları hayatından def edebilecek kadar yalnızsın! En çok ağlayanın kazandığı bir yer mi burası? Burası gerçekten bir yer mi? Burası, yer, gerçek! Evet bir yer burası, bütün gerçekliği avucunun arasına alıp, tüm gücünle sıkıp yumruğunu, ardından hızlı bir hamleyle açıp bir sihirbaz gibi kaybettiğin bir yer!
FULYA çiçeğinin hikayesi
Bir varmış bir yokmuş ,uzak ülkelerin birinde, dağların doruklarında güzeller güzeli Dağ Fulyası yaşarmış.Baharın ilk belirtileriyle uzun kar uykusundan uyanır, güneş sıcaklığını iyice hissettirmeye başladığı günlerde tomurcuklanır, yaz boyunca da çiçekleriyle çevresine binbir renkler saçar, kokusu ile, güzelliği ile, güzelliğinden çok o mahçup saf duruşu ile herkesi kendine hayran bırakırmış. Doğa ananın da en sevgili yavrusu, herşeylerden sakınıp gözettiği en nadide çiçeği imiş bu Dağ Fulyası. En yakın arkadaşı Nergis 'le sıcak yaz günleri boyunca gülüşürler, oynaşırlar, bütün doğayı neşeyle donatırlarmış. Fulyacık Nergis'ini çok sever bir dediğini iki etmezmiş. Elinden gelse tüm dünyasını Nergis'le paylaşmak istermiş. Nergis de çok güzelmiş ama Fulya'nın saflığına karşı son derece kurnaz, işveli, cilveli, bir kızmış. Fulya'yı çok sever, onunla arkadaşlığını sürdürmek için kendini ona benzetmeye çalışır, ama içten içe de Fulya'nın herkes tarafından
Yorumlar
Yorum Gönder